18.2.18

Evangelis.


senin kedilerinin genellikle hiç canı yok evangelis,
kapıları sessiz, sıvaları dökülmüyor yaptığın evlerin,
hapishanelerinin duvarında işkenceler birikmiyor
küçük evlerin büyük kızlarıyla sevişmeyi iyi bir halt bilsen de
sandığından daha üzgün çocuklar doğuruyorsun her batında
senaryoda boşluklar bırakmayı hiç sevmiyorsun sen,
çünkü boğazına birinin saçları dolanıyor her nefes aldığında
ömrün başkalarının acılarına balıklama dalmakla geçiyor
korunmasız dalıyorsun, tuzlabuz, ¡Ay, Carmela!
bir şarkı açayım derken piyanoyu öptüğünle kalıyorsun
bir kuş vurayım derken bindiğin dala tükürdüğünle övünüyor
en sonunda dağları delip yol yaptıklarına ısrarla şaşırıyorsun.


belki benim gökten gördüğümü sen yerden toplarsın evangelis,
belki yüzümüzün orta yerine bir kriz masası kurup kaçarlar
belki deprem olur, devlet yanılır, ilke ve inkılapların aklı karışır
kraliyet sarayında yangın çıkar, bir opera bestelenir
sen yokken belki senin hatalarını gözden geçirir birisi
gözünü filmden ayırırsan sevdiklerine olağanüstü haller bile olur
ansızın kimi ağızlar devrildikleri yerden slogan atmaya başlar
bakarsın çirkin gökdelenler gibi yükselir içimizde başkalarının öyküleri


belki cami duvarına birlikte işersek dost olabiliriz evangelis
kuzeye bakarız uzun uzun, birkaç satır şiir okuruz
suya ekmek doğrarız, azla yetiniriz, balkonlarda otururuz
güzel çocuklarımız olursa evlatlık vermeyiz evangelis
sansürsüz çiçekler yetiştiririz, hiç sulamayız onları
bir mevsime asılı kalır, korkularımızı satarak zengin oluruz
vahşete davetiye çıkarırız, kurt besleriz evimizde.


bizi birbirimize vermezlerse terör örgütü kurarız evangelis,
bir tatlı huzur almamıza izin verirler mi dersin kalamış'tan
canım gene mi yakamoz, gene mi toprağa basalım, gene mi yeşil
allahla arama gir, dalgadan korkan gemilere yüzmeyi öğret
ateş yutanlara dublör ol şehri istila eden sirklerde
richter ölçeğini yanılt, anneleri pencereden indir,
pencereler sarkarken sokağın kenarına düşülmüş bir dipnot gibi
gör ki taç giyme töreni var devrim yapan yalnızlığımızın
narın uğuru bize teğet geçiyor, yalın yokuşta çatırdıyor kemik
ağır küfürler götürüyor son görüştüğümüz yerde kan gövdeyi.


çünkü ellerimi hiç affetmeyeceğim evangelis
pimini çektiği için
ikimizin hapsolduğu o bombanın