5.5.19

Bir İncirin Alacası.


...ve işte bir kilise çanı kulaklarımı öperken sırtımın hafifçe dikenlendiğini hissediyorum, bir başparmak bacağımın yanından hafifçe yukarı çıkıyor, sardunyalara güneş vurma saati, sizin için çok erken, bizim için çok geç, ve işte yatakta boylu boyunca uzanan bir gök cismi, bir dağ çileği olduğumu düşlüyorum, sürekli ürperen bedenim beni bir dağ çileği olduğuma ikna ediyor, ve işte onun upuzun sağ kolu, boynumdan sol göğsümün üstüne doğru giden sonsuz bir emniyet kemeri, neden bu kol bana her şeyi unutturuyor, yatakla yüz yüzeyim oksijenimi dikine kesen kör çarşafla, nasılsa bu kol unutturuyor bana bir ilkbaharın acemi neşterini. 

...ve işte sen çok eski bir romansın sayfaları toz kokan, yavaş yavaş uyuşuyor kol, inanmam bu evden tek parça halinde çıkacağına, işte bir aşk molekülü duruyor dövme yerine sırtımda, işte bir lav kapsülü açılıyor kalburuma kambur dolayan, yani ki ne vardı kapının eşiğine düşen bir kirpik olsaydım, dört nala uzaklaşıyor anımsamanın artık mümkün olmadığı mor lavlar, ikna etmeye çalışıyorum seni aslında içimde yaşayan bir incir ağacı olduğuna, sayıkladığım bir cümle var çünkü en alacasını yemişim o incirlerin, çünkü tenhadır kaldırımın attığı çığlık gece yarısı, çünkü felci beş geçiyor seni bana çeken deklanşörün pimi; biliyorum ki kolun felaketimle aramdaki emniyet kemeri.

...yüklen şarkıları, babil'e gidiyoruz, benim hem kulelerim hem de masallarım var, bozuk bir mayıs ayı yerleşiyor içimdeki örümceğin hafızasına, ama yağma yok, inancım sonsuz bu kanlı kanatların bana ait olmadığına; avare gezen bir kramptır bacağına dokunan kızıl mercan, tüldür seni bana yeterince hızlı koşturmayan astigmat, yemin edeceğim görünmez bir nehir gördüğüme az önce aramızdan akan, yüklen şarkıları çünkü bir kadeh şarabın 10 yıl hatrı var, baldan tatlıdır karıncaların acıttığı yüzüme düşen ilk zehir damla, bilsen ne çok ahım var beni bir başına bırakan tekinsiz adamlara, karnımda eşelenen bir hayalet midir sabaha karşı içimde gezinip durduğun, yoksa önümdeki boşluk mudur mızıka çalarak kendini küllerinden doğuran?  

...bir akordeon gibi bükülüyorum ellerinin altında, konuş benimle, her şey cevapsızdı, her şey maalesefti, anlıyorum ki kuvvetle tutunduğumuz bu akortsuz keder bizi mahvetti.