19.2.21

İvmeden Uzakta.

Bir şehir, ya da o şehir, bu veya şu şehir, şehirlerden herhangi biri, bildiğin bir şehir, yalnızca gezdiğin bir şehir, adını duymakla kaldığın bir şehir, merak ettiğin ya da etmediğin bir şehir, isimli veya isimsiz bir coğrafya, tanımlı veya tanımsız bir topografya, bir düzlem, bir yüzey veya bunlaran herhangi biri, yahut hepsi. Bir şehir seni var edebilir, oysa yok edebilir de. O, kendi bütünlüğünde kıpırtısız bir düşman da olabilir, tam düştüğün yerde elini uzatan bir yabancı da. Bedenini ona bağışlayabilirsin yahut karşısında dimdik durabilirsin de, kendi bedeninle yapacaklarının ihtimali şehrin akışını etkilemez; bu gerçekliği farkedene kadar şehirle bir savaş halinde olma hakkını saklı tutarsın, varlığını yadsıma sınırında gidip gelmektir bu, durursan yem olacağını bildiğin için durmamaya gayret edersin, devinirsin, bir ivme bağışlar şehir sana, bu ivmenin adını rutin koyarlar, her gün aynı yemeğe bayatlamakta olan bir ekmeği basmak gibidir bu, dilinin hep aynı yerinde bir yara oyulur, bazı günler o yarayı görmediğinde telaş yaparsın, o yara senin en yeni ve en eski dostundur, annenden önce tanıştığın ilk şeydir o, şehrin bütün elementlerinde, kanserli ciğerlerinde, tıkalı damarlarında, kuantum deliklerinde o yaradan tanırlar seni, bilmesen de kendine has bir izi vardır o yaranın; şehir o izi okuduktan sonra belleğine kaydeder, bundan böyle seni böyle tanıyacaktır, bunun sayesinde seni bir mikrop gibi tükürüp atmaz varlığından, bunun sayesinde sen o tıkalı damarlarda yarı baygın gezinmeye devam edebilirsin, ve en sonunda yanlış kaynamış bir kemik gibi, hatalı bir organ nakli gibi, bir kromozom fazlası gibi, iğreti ve uyumsuz, fakat birbirine mecbur devam edersiniz, sen ve şehir, o şehir, bu veya şu şehir, belgisiz şehirlerden herhangi birisi, içine doğduğun şehir, bulduğun şehir, veya öldüğün şehir, kendini içinde tanımlamaya cüret ettiğin herhangi bir kara parçası belki de. 

13.2.21

47.Gün

Özneye müdahil olmayan bir şey var, bulutsu yazınlarda kendine telkin bellediğin, bir hipnozun içine düşen kertenkele hissizliğiyle, kuyruk bırakıp kaçan bir şuursuzluk, bilinçaltı kumu, edilgen bir saat, dönüşlü fiil gerginliği, ip eğirirken eline batan iğ, tutarsız bir hesap, hiçbir şeyi işaret etmeyen noktalama, ani bir karekök, orada dikiliyor oluşunun berbat bir natürmortu, koltuğun derisine usulca yapışmak, birine yakarmak, yankı'nın keşfediliş anı, perişan diyalektik, asimetrinin kusursuzluğu, latince ölüm atasözleri, hala yaşıyor olmanın kibri. 

Hepsi sana müdahil ve senden bağımsız.

Söz insanın neresidir? Her neresi ise tedavülden kalkmak üzere.