25.9.10



içimden bir kalabalık koştu gürültülü ve çoktular yeni bir şiire başlamaya niyetlendiğim her söz evrildi ve farklı düzenlere büründü siz sanıyor musunuz ki harfler sözcükler ölüdür her cümle sessizce nefes alır ve verir hatta hızlı hızlı tıpkı yeni doğmuş bir bebek gibi sizse korkarsınız yanından uzaklaşmaya ya nefesi durursa kalbi atmazsa diye bir şarkı ödünüzü kopartır müzik kutusunu kim çalıştırdı en sevdiğim şarkıyı nereden bildiler içinizden bir sessiz harf attınız batmamak için sonra bir tane daha bir tane daha –

mevsimler kendi kendilerini erteliyorlar denizin üstünde bir dolunay belki bir ikincisi de var bize öğretilenlerle nereye kadar diyecek oldun ağzına vurdular sandallar ve küreklerle toplam kaç kişiler bilmiyorum içimden bir kalabalık kürek çekti karşı kıyıya sessizdiler ama yine de çoktular her birini içimde hissettim yağmur gibi şakır şakır üzerime yağdılar –

birisi hep eskileri hatırladı durdu belgisiz sıfatlarla konuştu başkalarının yüreklerinde konuşlandı ve oradan dünyaya lanet okuyup durdu düzlüklerde susuz kaldı ağzını sonuna kadar açıp bekledi bir sonraki yağmuru bir sonraki bedeni bir sonraki açlığı neyi ertelediğinin farkına varamayacak kadar erteledi o kadar unuttu ki bir daha hiç ayık gezmedi –

rüyasında gökyüzünde yıldızları kaydırdığını tekrarladı bulduğu en temiz kağıda bir harita çizdi herkes onu izledi ve bulacakları değerli şeyleri düşünüp ellerini ovuşturdu o harita bizi nereye götürdü kimi kayıp şehirleri düşündü kimi hazineleri biri çıkıp bu beden size uyar demese daha da gideceklerdi tek tek girdiler mezara ve denediler külkedisinin ayakkabısı gibi ama hiçbirine uymadı bense uzaktan bakıp ağlayarak izledim onları mezar benimdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder