«"Tüm konuştuklarım arasında sadece onunla konuştum; ve diğerleriyle konuştuysam sırf onun yüzünden, onu unutuşum dâhilinde."»
15.2.11
düşeyde varolamamak.
öncesini ben de bilmiyorum. bunun hakkında çok şey yazıldı çizildi. kimse henüz cinnetin bibliyografyasını açığa çıkarmayı beceremedi. bedenimde gerçekten de yaşayacak yer kalmadığını farkettiğim o anda kontrolü kaybettim.
- giriş yaparsanız adli vaka olursunuz. karar sizin.
düşeyde varolamıyorum. önümde dikilmiş adama bakıyorum dik dik, onun o beyaz önlüğünden de tepesi açılmış saçlarından da kendinden emin duruşundan da benimle konuşurken yüzünde beliren alaycı mimiklerden de nefret ediyorum, ama asıl burada olduğum için kendimden. hala o gururlu ve vakur duruşumu bozmayışım beni şoke ediyor; başımın onca dönüşüne karşın kadın tekerlekli sandalyeyi gösterdiği anda yürüyebilirim ben diye bağırışım, ısrarla kimseyle göz göze gelmeyişim, yaşımı yirmi iki olarak söyleyen arkadaşımı yirmi yaşındayım ben diye tersleyişim..
- hayır, bir şikayetim yok.
sonrasını hele hiç bilmiyorum. ellerim suçluydu, hiç bu kadar suçlu olmamışlardı. evden içeri girer girmez mutfağa gidip kırmızı minik bir elma buldum ve onu soymaya başladım iştahla. yine sırf kimseyle göz göze gelmemek için. düşeyde varolamıyorum. elmayı soyuyorum ama yiyemiyorum. midem kabul etmiyor. midem artık midemmiş gibi değil, kalbim haddinden hızlı çarpıyor, korkuyorum, kimseye anlatamıyorum. vücudum bana ait değilmiş gibi. çünkü ben ona ihanetlerimi sundum ve o da benden intikamını kat kat alacak.
oysa bu günden önceki günler de vardı, güzel adamlar ve sabah çaylarıyla hatırlanacak olanlar ve ondan öncesinde gece sarışınlıkları, yalan rüyalar. sanki dört günde dört mevsimi yaşadım ve hala tüm bunlar havada asılı bulutçuklar gibi nemlerini üzerime bırakıp beni huzursuz ediyorlar, tepeden bana bakıp benimle dalga geçiyorlar. düşeyde varolamıyorum. yazacak o kadar çok şey varken ve kimse henüz buna cesaret edememişken ellerim farkı şeylere cüret ettiler, onlara kızgınım. ve yoluma çıkan, beni kendime inandıran ve sonra beni bir başıma bırakan güzel adamlara. beni doğduğum güne pişman eden anneme en çok da. eğer o kadından biraz da olsa bahsedersem ağlamaya başlayacağım. keza o beni doğurmadan hemen önce yıkamıştı, ben de ölmeden önce kendimi yıkadım. yani o kadar da vefasız değilim.
''toysun adın deliye çıkar bir gün bilsene
saat beşleri düşün yalnız öbürleri ölsün''
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Gözlerimden bir şeyler damlıyor. Ne güzel.
YanıtlaSilolunca da güzel olmayınca da.
YanıtlaSil