11.5.11

size çok yakın bir yerde çürümekteyim.



Duydum. Hepsini duydum. Herkes durmadan çay karıştırdı. Başımda çay içtiler, ölümden, tenimin güzelliğinden ve eski filmlerden bahsettiler.

Onu seviyorduysan neden benimlesinler, beni seviyorduysan neden ona gittinler, herkesin belinde silah taşıdığı ve dişlerini karıştırıp durduğu dost meclisleri, envai çeşit mektuplar, sararmaya mahkum fotoğraflar, anne gelinliklerinin bulunduğu sandukalar, ne var ne yoksa ortalığa dökülmüş tavanaraları, hayatımızı istila eden böcekler, olmayan kefen cepleri, mübalağa edilen meşkler, tadında bırakılmayan meyler, nihavend makamında tozlu şarkılar, zerre kıymeti yok hiçbirinin.

Ben bir gümüşbalığıyım olsa olsa. Az sonra gelip yedi renkten daha parlak pullarımı temizleyecekler, artık kül rengine dönmüş çocuksuz karnımı yaracaklar, bütün terk edilmiş irinleri akıtacaklar ve artık her ne ise o bilinmeyen kadınlık hallerini, dünyevi zorlamaları, zemberekli alışkanlıkları koparacaklar; birazdan dile gelip ağıt yakacak, yetmez ise su olup koridorlardan akacak, ve en sonunda dünyanın geri kalanını son bir çabayla yansıttığının akabinde tuzla buz olan bir aynaya meyledecek olan şu meymenetsiz içimi yaracak ufacık bir makasa 'ben bir gümüşbalığıyım olsa olsa' diyecek dilim, kendinden utanacak.

*fotoğraf : Andrei Tarkovsky - Zerkalo

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder